2009'un son günündeyim

Şu anda Mersin’e bağlı Taşucu yöresinde bir yük ve yolcu gemisinden yazıyorum. 2009 yılının son gününe birkaç dakika sonar bu gemide giriyor olacağım.








- Şu anda pencereden dışarı baktığımdaki görüntü - 


Serüven dün başladı. 29 Aralık sabah 08:30
Sabah kalktım, inanılmaz bir sisin içinde Lefkoşa’dan Girne limanına gittim. Amacım hızlı feribot ile Türkiye’ye gitmek, yanımda ufak bir motosiklet parçasını tamir için götürüp, tamir ettirip geri getirmek. Bu sırada da Silifke’de yaşayan akrabalarımı görmek. 30 Aralık’da adaya hızlı feribot ile geri dönmek, ertesi gün 31 Aralık’da da sabah 9:00 uçağına biletim var, yılbaşını geçirmek üzere istanbul’a gideceğim.

Arabamı limana park ettim, valizimi x-ray, güvenlik kontrolü, pasaport kontrolü vs darken, feribota bindim. Hava kapalı, hafif bir rüzgar var. Feribotta Kıbrıs’da kaçak işçi olarak çalışanlar, kelepçelenmiş bir asker, toplam 20-30 kişi var. Televizyonda ilk önce dini bir program vardı, dua etmenin ön koşullarını anlatıyordu. Eller açılmalı, abdest alınmalı, vs vs türlü türlü şeyler anlatttı yetkili şahıs. Hani niyet ti aslolan dedim kendi kendime…. Neyse.
Hemen ardından abuk bir sağlık programı başladı. Konu bağırsak rahatsızlıkları, Türkiye’de kadınların yaşadığı kabızlık sorunu. Konuyu o kadar enlemesi ve boylamasına ele aldılar ki, az önceki dini program, sonra bunlar, bir an için boyut değiştirdiğimi, veya bölük pörçük rüyalar gördüğümü zannettim.

Hareket ettik, hız kazanmaya, hız kazandıkça yunuslama hareketi ile sallanmaya başladık. Kara hızıyla 65 km süratle ana karaya doğru hızla ilerliyoruz. (gps ile ölçtüm J ) Televizyon ekranında bu sefer Recep Ivedik 2 var. Ekranda kocaman harflerle tam ortada ALMANYA COPY yazıyor. Baya baya ekranın tam ortasında. Film sonuna kadar da bu yazı orada kaldı.

Leman, Penguen okuma çabalarım sonrasında ana karaya yaklaştık. Feribot limana yanaştı, elimdeki valizle pasaport kontrolünden geçtim ve tüm yolcuları x-ray bölümüne yönelttiler, valizi yürüyen banta yerleştirdim, sonra ordaki memur çantanızı ileriye alın ve açın dedi. Dediğini yaptım, ordaki diğer memur çantadaki parçayı sordu, ben de tamir için getirdiğimi söylerken aha bağırıp çağırmaya başladı. Olayı izah etmeye çalışırken abuk sabuk ithamlarda bulunup, tehditler savurdu. Normalde bu kadar sakin olmam, ama pek birşey demedim. İlk defa deniz yolu ile geldiğimi anlatmaya çalıştım ama hiçbir işe yaramadı. Rapor tutmak için beni başka bir odaya aldılar, valize el koydular.

Hadi benim yanımda motosiklet parçası vardı, yanımdaki bir adamcağızın beraberinde getirdiği 10cm uzunlugundaki 50 adet vidaya da el koydular. Şaka gibi değil mi?

İçimden söylene söylene şaşkınlıkla dışarı çıktım, Ali abi beni bekliyordu, uzunca zamandır görüşmüyorduk, sohbet vs. Silifke’nin yolunu tuttuk.
Çok uzun zaman olmuştu, çocukken çok güzel günlerim geçmişti Silifke’de, tabi heryerde olduğu gibi orda da çarpık bir gelişme ve büyüme olmuş.

Biraz dolaştık, sonra akşamüstü çocuklar okuldan geldi, sohbet muhabbet, çocuklarla ders yaptık. Plana gore ertesi sabah, yani bu sabah saat 10:30 da tekrar hızlı feribota binip, ambara alınmış valizimle birlikte adaya geri döneceğim.

Akşam bir fırtına patladı, nasıl bir rüzgar anlatamam, gelemeden önce de Yiğit ile geyik yapıyorduk, ya fırtına çıkarsa dönemezsem diye. Sonuçta yılbaşı için İstanbul biletim alınmış durumda. Düşüncelerinize dikkat edin J gayet gerçeğe dönüşebiliyor. Sabah kahvaltı sonrası yola çıktık, Ali abi ile vedalaştım, limana girdim, gemiye nerden biniliyor darken, seferler iptal dediler. Neeeee seferler iptal mi? Nasıl yani darken fırladım Ali abi nin arabaya yetiştim.  Eeee ne yapıcam ben şimdi. Valiz gümrükte ambarda, ben Taşucu iskelesinde, geri dönmem lazım, ordan İstanbul’a gitmem lazım…. Öğreniyorum ki gece bir başka gemi varmış ( şu anda içinde bulunduğum gemi) Ancak bu arabalı gemi, gece saat 11 gibi biniyorsun, gece 1-2 gibi kalkıyor, ve ertesi sabaha 9 da Kıbrıs’a varıyor. Bileti değiştirdim, Yiğit ile birkaç telefon görüşmesi ve alternatif uçak opsyonlarını konuştum.

İlk problem şu ki sabah uçağını kesin kaçırıyorum. 4440THY yi aradım. Bilet promosyon biletiymiş, sadece vergileri geri ödüyorlarmış, neyse buna da şükür bilet iptal işlemi tamam.
Sıra geldi yeni uçak bileti bulmaya Pegasusun öğlen uçağı var, veya akşama atlas. Acaba öğlen uçağına yetişebilirmiyim? Akşam uçağını alırsam 31 Aralık gecesi havada mı olucam? Neyse gözümü karartıp öğlen uçağına biletimi aldım. Yetişip yetişemiyeceğimi, bu satırları yazarken halen bilmiyorum. Düşüncelerimize dikkat edelim, kesin yetişirim :P çok rahat yetişirim J

Ali abi ile Silifke’ye geri döndük, küçük oğlanın yuva taksidi, eczaneden alışveriş, ıvır zıvır, tekrar gün bitti, çocuklar geldi, ödevler, akşam yemeği derken ikinci veda vakti geldi çattı J

Çok ama çok şanslıyım ki Ali abinin yakın bir arkadaşı burdaki gemi acentasının müdürü çıktı. Kendisinin ve yardımcısının yardımıyla, gece gece önce geminin kalkacağı yere gidildi ( hızlı feribot ile arabalı gemi farklı yerlerden kalkıyor) ordan evraklar müdürlere ve 3-5 farklı yere imzalatıldı. Yanımıza başka bir memur verdiler, hızlı feribotun ordaki valizin alıkonulduğu ambara gidildi, valizi aldık, tekrar geminin kalkacağı limana gidildi, 3-5 farklı yerden daha imza aldıktan sonra gemiye ilk yolcu olarak bindim J

Üst katta aile salonu diye biryere geçtim, Geminin kıç bölümünde, köşede elektrik pirizi olan bir koltuğa oturup, laptopumu açtım ve başladım yazmaya.

Tırlar yüklendi, salondaki diğer yolcular belli ki çok alışkınlar, iskambil kağıtları, termoslar, çekirdekler, yemekler çıktı atıştırıyorlar.

Şu anda tarih 31 Aralık 2009 saat 01:20 
8 saat sonra Kıbrıs’tan havalanacak olan bir uçakta olmam gerekiyor ve halen hareket etmedik.

1 comments:

Ayfer Sen said...

yol anilari her zaman guzeldir... biraz secret yardimiyla yetismissindir ucaga:)

Post a Comment

 
Copyright 2009 bigün şöyle bişey oldu. Powered by Blogger
Blogger Templates created by Deluxe Templates
Wordpress by Wpthemescreator