Turkiye'de akademik kariyer rezilligi

Konu biraz ağır, benim yazım da biraz sert olacak gibi. Sonradan lafı döndürmemek için onu da baştan söyliyeyim, yurdumuzda çok değerli, işini bilen akademisyenlerimiz de var.


Bigün şöyle bişey oldu, eski işyerim smartkids için bizimle çalışacak arkadaşlar arıyorduk. Ben çocuklarla olan ilk işim Futurekids'deki işimi, okulda asılı olan bir ilan sayesinde bulmuştum. Bu sebeple güzel bir ilan hazırladım, daha sonra onay aldıktan sonra, okulun çeşitli yerlerine astım. Birsürü başvuru geldi, görüşmeye davet etmeden önce CV leri inceliyorum, hepsi pırlanta - tabii kağıt üzerinde -


Benim işe alma sürecim şu şekilde ilerliyordu.
Önce görüşmeye davet ediyordum, ne yapmak istiyor?, uygun saatleri var mı? gerçekten niyetli mi?
Daha sonra seçilenleri, benim verdiğim derslere ve aktivitelere davet ediyor, orda gözlemliyordum.
Daha sonra örnek bir ders hazırlamalarını istiyordum. Bu derste ben ve diğer öğretmen arkadaşlarım öğrenci oluyor, öğretmene bazı sıkıntılı anlar yaşatıp tepkilerini inceliyorduk :) ADD li çocuğu hep ben oynuyordum, zira rol yapmama gerek kalmıyordu :)
Kelle avcıları bu işleme "ass-essment center" gibi afilli laflar kullanıyorlar.


Örnek 1:
CV bilgileri-
Boğaziçi okul öncesi öğretmenlikte okuyor.
Bilmemne anadolu lisesi mezunu.
Ortalaması 3.5 üstünde.
Kağıt üstü pırlantalarından.


Görüşmeye geldi, rahmetli Ecevit gibi sandalyenin ucunda oturuyor, ezik tavırlar, göz kontağı kuramıyor, sadece sorulana cevap veriyor, nerde o cv deki pırıltı ışıltı? hani nerde?


"İlerideki planların ne?" diye soruyorum. "Okulda notlarım iyi, asistan olarak kalıp master yapmak istiyorum, sonra da okulda kalma niyetim var" diyor. Ne kadar süper di mi? Vatanına milletine hayırlı bir evlat, süper okullarda okumuş, ve kendi gibilerin yetişmesine yardımcı olmak için okulda kalıp akademik kariyer yapmak istiyor.


Bir cacık olmayacağını bilmeme rağmen, bir derse davet ettim. Dersten önce geldi, ders konusu hakkında bilgi verdim, aktiviteleri anlattım, lütfen rahat ol sen de katıl dedim. Çocuklar geldi, neşe, curcuna, herzamanki halimiz, eğleniyoruz, öğreniyoruz, bu bizim pırlanta köşede pusmuş kalmış, anlam veremiyor. Çocuklara adını bile soramıyor, kendini bile tanıtamıyor.


Bu pırlanta kızımız Türkiye'nin en önemli okullarının birinde okul öncesi öğretmenlik bölümünü 4.00 üzerinden 3.5x gibi bir ortalama ile bitirmek üzere, sonra da okulda kalmak istiyor. İşte bu kızımız çocuklarla ilgili bu ulvi görevine, akademik kariyerine çocuklarla hiçbir iletişimi olmadan, sırf notları iyi diye devam etmeye hak kazanacak muhtemelen.
Bu ve bunun gibi hocalarının poposunun dibinden ayrılmayan, sürekli yalaka çeken, onları pohpohlayan bu tipler, sonra kendileri gibi ezik, basiretsiz tiplerin çoğalmasına yardımcı olmak üzere akademik kariyer yapma kararı alıyorlar.
Yazık.... çok yazık...


Bu bahsettiğim okulun ilgili bölümünde bildiğim 2 tane gerçek hoca vardı. Bunlardan bir tanesi amerikadan gelen biriydi. Diğeri ise yuva sahibi olan, benim eski patronum bir bayandı. Okulların kayıt döneminde bu iki değerli hocanın dersleri ilk 5-10 dakika içinde tamamen doluyordu. Millet birbirleriyle yarışıyor, ders kapabilmek için hertürlü yola başvuruyorlardı.
Peki neden? Çünkü bu değerli hocalar kendi tecrübelerini anlatıyorlar, çocukları anlatıyorlar, örnekliyorlar, farklı durumlar ve bu durumlar karşısında olanları, yapılacakları anlatıyorlar. Öğrencilerin ders sonrasında hocam saçınız çok güzel olmuş zerzavatlarına önem vermiyorlar, öğrencilerine eşşek muamelesi yapmıyor, birlikte kahve içmeye gidiyorlar. Saygı duyulan, en sevilen, dersi en önce full dolu olan akademisyenler oluyorlar.


Örnek 2:
İşletme, mühendislik falan genelde 4-5 yılda bitiyor, öyle akademik kariyer çok da şart olmuyor, ama ya Tıp öğrencisisyseniz? Peki ya diş hekimliği falan?


Bir yakınım diş hekimliği fakültesinde okuyordu, okul bitiyor, sonra asistanlık falan, doktora yapacak. Bunun gibi durumlarda herkesin bir "hoca" sı olur. Aslında ilim irfan falan hikaye, bu "hoca"lık sistemi bildiğin müritlikten çok ama çok daha hardcore bir olay. Bu hoca, bu garibime neler çektirdi anlatamam sizlere, gerçi niye anlatamayım ki, anlatıyorum işte. Herifçioğlu bilmemnerde bir seminere davetlidir, her türlü hazırlık aşamasından tutun da slaytlarına varıncaya kadar bu akademik kariyer yolunda yapılan herşey mübahdır mottosuyla yola çıkmış bu garibanları köle gibi kullanıp, ona hazırlatıyordu herşeyi. Elektrik faturası mı ödenecek, ver asistana yatırsın, hatta cepten ara çocuğunun ders kitabını da alıversin yol üstünden. Akşam karısıyla kapışsın, gece yarısı arasın asistanı, ona patlasın. Kızcağız bu zevzek ve gerzek hocanın anlamsız egosu yüzünden sürekli hüngür şakır ağlıyordu.


Diyeceksiniz ki e o da çok salakmış, yapmasaymış... demesi kolay. Topu topu 2-3 kişiyi alacaklar, başvuran 50-60 kişi, ha bu arada bu 2-3 kişiden biri olmak için yapılan entrikalar, bizans oyunları da cabası. Hadi seçildiler, bölümde bu 2-3 asistanın hayatta kalma mücadelesi ise başlı başına bir olay.


İşte demem o ki, bu tiplerden az buçuk dayanıklı olanlar, sinir krizini atlatabilenler, Hoca oluyorlar, ve zihniyetleri, "ben bu noktaya kolay gelmedim, çok çektim, çok ezildim," oluyor.
Ben bu çektiğimi kendi öğrencilerime çektirmiyeyim demek yerine, aynısını, genelde daha beterini yaşatıyorlar, ve bu iğrenç sarmal bir şekilde devam ediyor.




Türkiye'de akademik kariyer, malesef aynadan kendini şahlanmış bir at üstündeki şövalyeler gibi gören zavallıların çoğunluğunda.

5 comments:

hunkar said...

abi neyseki beni ornek vermemissin cok guzel bir yazi olmis tebrikler buda mert abi farki eline saglik

elifyalcinkaya said...

hah bende tam bu sebepten uzun ve yorucu akademik kariyerimi birakiyorum...

eline saglik, hep yaz ya!

Ayfer Sen said...

sanirim turk ovun calis guven atasozunun hep ovunme kismini dikkate aliyoruz..bu nedenle calisma ve guven konusunda oldukca eksik yetistiriliyoruz... cok calisabiliyoruz ama ezber usulu... guven yerlerde ve bunun eksikligi maalesef ovunme ile kamufle ediliyo...

Anonymous said...

Bu anlattiklarini, bir akademisyen olarak, dogrulayabiliyorum, ve bahsettiklerin ayni sekilde Kibris'ta da oluyor...

Anonymous said...

Oh - yukardaki anyonymous bu arada Sezgi Yalin..

Post a Comment

 
Copyright 2009 bigün şöyle bişey oldu. Powered by Blogger
Blogger Templates created by Deluxe Templates
Wordpress by Wpthemescreator