huzur göçü


Çok yakından tanıdığım ve sevdiğim insanlar huzur göçüne başladı.
evet evet, beyin göçü falan değil, bildiğin huzur göçü.

Çoluk çocuk derdi kalmamış olanlar, genelde çeşme, bodrum, göcek, kaş gibi yerleri mesken seçiyorlar ( türk dil kurumu değil burası, ben cümle içinde, özel isim de olsa büyük harfe karşıyım, ayrıca çeşmenin kaşın nesi özel, gayet kamusal, sevmiyorum, kullanmıyacağım, budur.) Onlarınki biraz daha light bir göç, en kötü ihtimal ile 3-4 saatte istanbulda olabilecek konumu seçiyorlar. Biçoğunun kurulu düzeni duruyor istanbulda, bir nevi yazlık durumu. İstanbulun karmaşasından sıkılan, ağustosböceği sesi ile kahvaltıyı tercih eden bir grup bu.

Ama bir de öyleleri var ki, tası tarağı satıp, devredip bırakıp göç edenler... Tanıdığım bu ailelerden 2 tanesi 3 çocuklu. İşi, gücü, arkadaşlarını, ailelerini, çocuklarının arkadaşlarını, televizyon koltuğunu, yemek masasını, komşusunu, manikürcüsünü, bakkalını, nişantaşını, beyoğlunu, bebeği, ortaköyü, alaçatıyı, göceği bırakıp gittiler.
Bir başına olsanız, sorumlu olduğunuz kişiler falan pek olmasa anlarım, ancak kurulu düzeni bozmak, hatta yıkıp gitmek... bir başka kıtaya, bir başka kültüre, iklime, başka komşulara... hakikaten yürek ister, başka şeyler de ister (*) ... Özellikle bizim kültürümüzde, gak desek anamız, guk desek babamız yanımızda olsun isteriz, aile bağlarımız kuvvetli, network olayını severiz, çocuğu komşuya bırakırız, musluk bozulsa sarı sayfalarla işimiz olmaz, eşe dosta sorarız, network toplumuyuz biz, buna rağmen gitmek...
Bu insanlar zevkten gitmediler, excel de boş bir sheet açan herkes, hadi olmadı eline kağıt kalem alan herkes hesap yapabilir. Eğer özel okuldan bahsediyorsak, bir çocuğun yuva - ünivrsite arası sadece okul masrafı 250.000 dolar civarında. Bunu 3 çocuk ile çarpalım 750.000 dolar. Okullarımız 250.000 dolar karşılığında çocuklara ne veriyor lütfen bir düşünün. Bacasız endüstri turizm falan değil, gecmişte kalmış işler bunlar, ayrıca turizm dediğiniz şey sulh ekonomisi işleri (sulh=barış) birileri van minut diyor, israilli turistler antalyaya gelmiyor, baska bir yerde bomba patliyor, rezervasyonlar hoooop iptal. Ama ya egitim endüstrisi? Seneler boyu öde, öde, öde...
Peki hadi ödeme sıkıntınız yok, diğer sıkıntılar? hak? hukuk? sosyal adalet? gelecek kaygısı? sağlık hizmetleri, temizlik? doğal kaynaklar? etraftaki sapıklar? trafik canavarları? kuralsızlıklar? bunların tümünü alt alta eklediğinizde nasıl bir yekün çıkıyor siz tahmin edin.
İşte bu yüzden çok daha iyi anlayabiliyorum, umarım sizler de anlarsınız.

Bir başka sevdiğim insan, (öğretim görevlisi, prof. fotoğrafçı, eşi önemli göz cerrahlarından) göç etmek için başvuruda bulundu. Bana dedi ki, "..mert bu yaşımıza kadar burada debelendik durduk, bari bundan sonra insan gibi bir hayat yaşıyalım" dedi.... dedi ve gitti....

Bir başka aile yine girişimlerde bulundu, haberler olumlu, ileride bizim çocuklar okul falan için çekmesin istiyoruz dediler.

Gidip de yapamayanlar yok mu? tabii ki de var, ama inanın gazetelerin kapak ve 3. sayfalarını gördüklerinde, ana haber bültenlerinde ilk 4-5 haberi seyrettiklerinde, onların da kafasında hep "acaba" çanları çalıyor

Zor... zor ki ne zor... gitmek mi zor, kalmak mı?

0 comments:

Post a Comment

 
Copyright 2009 bigün şöyle bişey oldu. Powered by Blogger
Blogger Templates created by Deluxe Templates
Wordpress by Wpthemescreator